uzay

Güneş Sistemi İçerisindeki İstisnalar

İlk bakışta öyle görünse de Güneş Sistemi düzenli bir yapıda değildir. Oldukça asimetrik ve içinde birtakım istisnai özellikler taşıyan gökcisimleri barındıran bir oluşumdur. Kimi gökcisimleri diğerlerine ters yönde dönerken, kimileri uydusu olduğu cisme oranda oldukça büyüktür, kimisinin kolay açıklanamayan hareketleri vardır. Güneş Sistemi içindeki tüm gezegenler tam olarak aynı olmasa da çok yakın açılarla aynı düzlem üzerinde Güneş etrafında döner. Buna gezegensel disk deniyor. Gezegenlikten çıkarılıp cüce gezegen ilan edilmeden önce Plüton’un bu gezegensel diski yarıp geçen çok enteresan bir yörüngesi vardı.

Güneş Sisteminin En Tırt Gezegeni: Uranüs

Uranüs özelliksiz bir gezegen değil. Aslında Güneş Sistemi içindeki konumunda, kendine özgü birçok özelliği var. Fakat bu gezegen hiçbir zaman umursanamakta. Belgesellerde dahi üzerinde saatlerce isminin İngilizce telaffuzunun “Your anus” ifadesini andırması üzerine saatlerce geyik yapılır, özelliklerinden kısaca bahsedilir ve geçilir. Kendisine çok benzeyen Neptün dahi çok fazla şımartılan bir gezegen. Gerek rengi, gerek Plüton’un atılmasından sonra sistemdeki son gezegen sayılması, gerek üzerindeki büyük lekesi dolayısıyla Neptün’den her zaman uzun uzun bahsedilirken Uranüs’e karşı tık yoktur.

Astronomi, Uzay ve Gökyüzü Gözlem Uygulamaları

Astronomiye, gökyüzü gözlemlerine ve evrenin derinliklerine meraklıysanız bu alanlarda ilginizi tatmin edecek çeşitli bilgisayar ve mobil uygulamaları mevcut. Bunlar ister bulunduğunuz yerde veya dünyanın herhangi bir noktasında gökyüzünde o an hangi gökcisimlerinin bulunduğunu öğrenmenizi, ister çeşitli gökcisimlerini yakından görmenizi ve tanımanızı sağlayacak uygulamalar. Her biri alternatiften ziyade, bir diğerinde olmayan özellikler taşıyor. Stellarium Amatör olarak astronomiyle ilgileniyorsanız Stellarium’a aşina veya en azından adını duymuş olabilirsiniz. Stellarium açık kaynak kodlu bir bilgisayar uygulaması.

Warp Drive: Işık Hızına Ulaşamıyorsan Evreni Dalgalandır

Değil Gözlemlenebilir Evren, değil Galaksiler, yalnızca yıldızlararası boşluklar dahi insan beyninin kavramakta zorlanacağı devasa mesafelere sahip. Güneş Sistemi dışında ulaşılabilecek en yakın yıldız sistemi olan Alfa Centauri yaklaşık 4 ışıkyılı uzaklıkta. Bu demek oluyor ki ışık hızıyla yapılan bir seyahat ile ancak 4 yılda o yıldıza ulaşılabilecek. Gelgelelim insanoğlunun ışık hızına ulaşması bugünün bilimine göre mümkün değil. Işık hızına ulaşabilmek için enerjiye dönüşmek gerekir. Bir maddeyi gitgide ışık hızına yaklaştırdıkça o maddenin kütlesi Albert Einstein’ın denklemlerine göre hızla artar.

Bir Yıldız Sisteminde Canlılığın Oluşması İçin Gereken Etmenler

Bilinen yaşamın yalnızca Dünya’da oluşarak, başka gezegen ve yıldız sistemlerinde oluşmamış olmasının birçok nedeni var. Bu yalnızca Dünya’yı sarıp koruyan bir ozon tabakası olmasından çok daha karmaşık bir mevzu. Dünya’daki yaşamın korunmasında Jüpiter dahi büyük role sahip. Her şeyden önce dünya bir kayaç gezegen. Bunun anlamı sert bir zemin barındırıyor ve en üst katmanında yoğun olarak bulunan maddeler bugün bilinen organik maddelerin oluşabilmesi için yapı taşı konumunda. Dünya’daki hayat temel olarak Karbon atomunun üzerine kurulmuştur.

Ay ile İlgili Enteresan Gerçekler

Ay tüm Güneş Sistemi’ne bakıldığında gezegeni ile arasındaki ilişki en enteresan durumda olan uydudur. Her şeyden önce Ay Dünya’nın uydusu olabilmek için çok büyüktür. Bu da doğal olarak uydu şeklinde oluştuğu düşüncesini çürüten bir durum. Ay Dünya’nın yaklaşık dörtte biridir ve Güneş Sistemi üzerinde bu şekilde orana sahip başka bir gezegen - uydu ikilisi bulunmuyor. Ay ve Dünya’dan sonra sistemde en büyük orana sahip bir sonraki ikili, sekizde bir oranıyla Jüpiter ve Ganymede ikilisidir.

Dünyanın İlk Uzay Teleskobu Hubble 25 Yaşında

Nisan 1990 yılında uzaya gönderilen Hubble Uzay Teleskobu 25. yılına girdi. İlk uzay teleskobu olan Hubble eski olmasına rağmen bir çok özelliğe sahiptir. Amerikalı astronom Edwin Hubble anısına ismi bu teleskoba verilmişti. Hubble Uzay Teleskopu(HUT), STS-31 görevi sırasında Uzay Mekiği Discovery tarafından Dünya yörüngesine tam olarak 24 Nisan 1990 yılında yerleştirildi. Başarılı performansıyla Hubble Uzay Teleskobu uzayın incelenmesinde en başarılı fotoğrafları çekti. Yeryüzünden 569 kilometre yukarıda olan Hubble 800.000 gök cisminde 1 milyondan fazla gözlemde bulunmuştur.

Evreni Saran Enerji: Kozmik Mikrodalga Arkaplan Işıması

Evrenin yaklaşık 13.7 milyar yıl önce Big Bang denen olay ile birlikte oluştuğu yapılan hesaplamalar sonucu biliniyor. Big Bang teorisinden bu kadar emin olunabilmesinin nedeni kolayca gözlemlenebilir sonuçlarında yatıyor. Her şeyden önce evrendeki gök cisimlerinin bir arada bulunduğu en büyük yapılar olan galaksiler birbirlerinden hızla uzaklaşıyor. Ayrıca evrenin her noktasına yayılmış olan bir radyasyon da Big Bang’in kuvvetli bir kanıtı. Televizyonda frekansı ayarlanmamış boş bir kanal açtığınızda görülen karıncalanmanın, radyoda aynı şekilde görülen cızırtıların nedeni bu arkaplan ışımasıdır.

Kuasar Nedir, Ne Değildir II

Uçsuz bucaksız evrende keşfedilmeyi bekleyen sayısız gök cismi bulunur. Sırlarla dolu bir evrende yaşamaktayız. Evrenin en uzak ve karanlık köşelerinde ulaşamayacağımız galaksiler, gezegenler, yıldızlar, kara delikler, kuasarlar ve henüz keşfedemediğimiz birçok göz cismi bulunur. Bunlardan biri olan kuasar muazzam parlaklığıyla dikkatini çekmektedir. Kuasar Nedir? Kuasarların evrenin genç zamanlarında oluştuğu tahmin edilmektedir. İlk olarak merkezlerindeki devasa kara deliklerin çekim gücüne kapılan çok fazla maddenin ısınıp ışık yaymasıyla muazzam bir parlama kazandıkları düşünülmekteydi.

Işığın Dahi Kaçamadığı Gökcismi: Karadelik

Karadelikler güneşten birkaç kat daha büyük yıldızların son evresidir. Karadelikler, muazzam bir çekim gücüne sahip, ışığı dahi içine çekip kaçmasına izin vermeyen gök cisimleridir. Karadeliklerin sonsuz kütleye sahip oldukları varsayılır. Bu kütlelerine rağmen hacimleri çok küçüktür. Kilometrelerle ifade edilebilecek kadar küçüktürler. Karadelik kavramı Albert Einstein’ın genel görelilik kuramıyla ortaya çıkmıştır. Sonra Karl Schwarzschild “Einstein alan denklemleri” adlı kara deliğin varlığı ortaya atan bir yazı yayınlamıştır. 1971 yılında ilk karadelik Uhuru uydusu tarafından Kuğu takımyıldızında tespit edilmiştir.